29 Şubat 2012 Çarşamba

kendinde

kendinde

beni severken kendin ol sevgilim
ben seni kendinde sevdim

bekleme, durma
birikmesin kelimeler dudaklarında
ben senin kelimelerini sevdim

dalıp gitmesin gözlerin çok uzaklara
ben senin gözlerinin parıltısını sevdim

beni severken kendin ol sevgilim
ben seni sende sevdim

anlık

HAYDİ BAKALIM

HAYDİ BAKALIM

Hadi
Bu günde
Günahlarımızı yazalım
Sağ omuzumuzdan önce
Ki "düşünce
Işık hızından hızlıdır" demişken büyük usta
...
Öyle puşt ki insan aklı
Şeytan boşuna mesai harcamakta
Yani biz
Kendi kendimize yeteriz
Bu hususta

Kendimi yokluyorum
Dedik ya
Dürüst olacağız
-En azından şiire-

İlk tepkim şeytanlık oluyor
Zeka diyorlar -güya- adına
Yok
Zeka sadece hilesi hayatın
Hemen ardından
Aklıma geliyor melek suretim

Anlayacağın
İnsan
Yani sen
Yani ben
Birer üretim hatasıyız zannımca…

Savrulmalar

28 Şubat 2012 Salı

I don't know how to love her.
What to do, how to move her.
I've been changed, yes really changed.
In these past few days, when I've seen myself,
I seem like someone else.
I don't know how to take this.
I don't see why she moves me.
She's a woman. She's just a woman.
And I've had so many women before,
In very many ways,
She's just one more.
Should I bring her down?
Should I scream and shout?
Should I speak of love,
Let my feelings out?
I never thought I'd come to this.
What's it all about?
Don't you think it's rather funny,
I should be in this position.
I'm the one who's always been
So calm, so cool, no lover's fool,
Running every show.
She scares me so.
I never thought I'd come to this.
What's it all about?
Yet, if she said she loved me,
I'd be lost. I'd be frightened.
I couldn't cope, just couldn't cope.
I'd turn my head. I'd back away.
I wouldn't want to know.
She scares me so.
I want her so.
I love her so.

EZİYET

EZİYET

Ağaç duruyor
Yol da ot da.

Duran bir şey var bende,

ağaç gibi.
Onu ayaklandırıp, oradan oraya
gitmek zor.

Bende bir ağaç duruyor, bir ot
Eserse arada rüzgâr
Ağacın saçlarını o tarıyor.


Aşk ayaklandırmıştı bir kere
hatırlıyorum ama…
Şimdi rüzgâr şimdi güz
Ağacın dallarını zorluyor.

Birhan Keskin
ba, 2005

POPLİN YILLAR

POPLİN YILLAR


Bir teneke parçasını eğip büküyorum gün boyu.

Kuru nehir, kadim ağrı
seyiriyor arada
telli turnalar, arada
neşeli yağmur, ama
tel tel çözülüyor içimdeki pamuk
koyu rota ve salkımsaçak.

Ben bu geçitte,
susan bu cümlelerde ne arıyorum?
Ahşabın eti boşalıyor içinden, duyuyorum.

Bir teneke parçasını eğip büküyorum gün boyu.
Poplinlere sar beni, pazenlere!
Kuru ova.. kör pusula...

Birhan Keskin
ba, 2005

SHE LEFT HOME

SHE LEFT HOME

Ben seninle uzun bir araf yaşadım
Ölümlere gittim geldim diyor.
Sığmam dünya yüzünde bir yere artık.
Nereden geçsem benim değil, kalamam bir yerde.
O demiyor, ben diyorum. Demiyorum, yağmur diyor.
Sana sarılmış kalmış ilk günüm ben. Böyle demişim o gün
bugün öyle diyor.
O günden bir yağmur çiçeği, önümde duruyor.
Bir davul sesi, bir davulun yıllarca titreşen sesi,
düz duvardan düşürmüş beni.
Tutunamamaklığım bundan, düşmüşüm, komadan,
uzun uzun uzamış kollarım. Kola benzemiyor.
Yerde yatan, komadaki, duvarda tutunmaktan düşen diyor;
Ağlama balım, değmez hiçbir şey senin gözünden akan yaşa.
Komadaki diyor;
Ben hala sarılıyım beline senin. İstanbul n’ey sesi olmuştu o gün
bugün üflüyor… Senin yüzün bende,
senin yüzün bende. Hâlâ, diyor.
Vurmalı vurmalı o sesler içime değiyor.
Bir müzik parçası çalıyor içerde:
İçimde bir parça; ne kopuyor ne ölüyor.
Gitmek ölüm bana, kalmak haram.
Adını bilmiyordum sonra öğrendim:
She Left Home

Birhan Keskin
ba, 2005
Hani seni hayran bırakan
gözlerini kamaştıran ben var ya?

İşte onu seni kızdırıp gücendiren
ben yapıyor.

Kontrol ederdim eskiden olsa
ettiğimi sanırdım
hayran olunanı da
Onu yaratanı da
sisten bi denizin içine
gömerdim

Hallettim sanırdım
kuşlar ve insanlar
kahkahayla gülerdi belki
ANlayamazdım

Oysa şaşkınım şimdi
bu hayretlik işlere
karışmayanım
Belli ki kaçmayanım

sa

A Love Symphony

Along the garden ways just now
I heard the flowers speak;
The white rose told me of your brow,
The red rose of your cheek;
The lily of your bended head,
The bindweed of your hair:
Each looked its loveliest and said
You were more fair.

I went into the wood anon,
And heard the wild birds sing
How sweet you were; they warbled on,
Piped, trilled the self-same thing.
Thrush, blackbird, linnet, without pause,
The burden did repeat,
And still began again because
You were more sweet.

And then I went down to the sea,
And heard it murmuring too,
Part of an ancient mystery,
All made of me and you.
How many a thousand years ago
I loved, and you were sweet–
Longer I could not stay, and so
I fled back to your feet.

Arthur William Edgar O’Shaughnessy

Bahçelerin arasından şu anda
Çiçeklerin konuştuğunu duydum,
Beyaz gül kaşlarını anlattı,
Kırmızı gül yanaklarını;
Zambak eğilmiş başını,
Gündüzsefası saçlarını:
Hepsi en güzel halinde baktı ve dedi ki
Sen daha güzelsin.

Ormanın içlerine gittim,
Ve vahşi kuşların ötüşünü duydum
Sen ne kadar tatlıydın; diye şakıdılar,
Cıvıldadılar; öttüler aynı şeyi.
Ardıç, karatavuk, ketenkuşu, duraksamadan,
Nakarat tekrarladı,
Ve tekrar başladı çünkü
Sen daha tatlıydın.

Ve sonra denize gittim,
Ve onun da çağladığını duydum,
Kadim bir gizemin bir parçası,
Senden ve benden yapılma.
Kaç bin yıl önce
Seni sevdim, ve sen çok tatlıydın-
Daha kalamazdım, ve böylece
Tekrar dizinin dibine koştum.

Aşk

Aşk

Sevgilim sabahın erkenini seviyor,
ben geceyi ve esmerliğini onun,
o dorukları seviyor, korkuyor bundan
ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı,
ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden,
kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o sabahları eğilip öpüyor denizi.

Çıplağın çıplağımda, rüzgarın dağımda olsun,
esmerliğin gecemde, öyle kal.
"Bulutlara bak, gidiyorlar, hızla" diyorsun,
yağmur bir yalıyor yüzümü,
bir duruyor. Sabahları eğilip yüzüme
öpüşün geçiyor bir, bir duruyor aklım.

Su ve rüzgar, dağ ve doruk, sonsuz hepsi,
oysa camdaki sardunya gibi üşür
bana biçtiğin ömür, ölüm geliyor aklıma bir
bir, çıplağın çıplağımda.

Rüzgarın dağımda olsun esmerliğin gecemde
öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.

Birhan Keskin

Murabba

Perişan halin oldum sormadın hal-i perişanım
Gamından derde düştüm kılmadın tedbir-i dermanım
Ne dersin rüzgârım böyle mi geçsin güzel hanım
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

Esir-i dam-ı aşkın olalı senden vefa görmem
Seni her kanda görsem ehl-i derde aşina görmem
Vefa vü aşinalık resmini senden reva görmem
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

Değer her dem vefasız çerh yayından bana bin ok
Kime şerh eyleyem kim mihnet ü enduh u derdim çok
Sana kaldı mürüvvet senden özge hiç kimsem yok
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

Gözümden dembedem bağrım ezip yaşım gibi gitme
Seni terk eylemezem çün ben beni sen dahi terk eyleme
İgen hem zalim olma ben gibi mazlumu incitme
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

Katı gönlün neden bu zulm ile bidade ragıbtır
Güzeller sen tegi olmaz cefa senden vaciptir
Senin tek nazenine nazenin işler münasiptir
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

Nazar kılmazsan ehl-i derd gözden akıdan seyle
Yamanlıktır işin uşşak ile yahşı mıdır böyle
Gel Allah´ı seversen bendene cevr eyleme lutf eyle
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

Fuzuli şive-i ihsanın ister bir gedayındır
Dirildikçe seg-i kuyun ölende hak-i payındır
Gerek öldür gerek ko hükm hükmün ray rayındır
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

Fuzuli

Kalıp: mefaîlün / mefaîlün / mefaîlün / mefâîlün

Senin yüzünden perîşân hâllere düştüm de bu perîşân hâlimin sebebini sormadın.
Senin aşkının gamından derde düştüm, derdime bir çâre bulmadın.
Ne dersin, güzel sultânım, bütün ömrüm böyle mi geçsin?
Gözüm, canım, efendim, sevdiğim, yüce sultânım!

Aşkının tuzağına tutsak olalı senden vefa görmedim.
Seni nerede görsem, dertlilere bir yakınlık gösterdiğini görmedim.
Aslında âşıklara vefa ve yakınlık göstermeni de sana yakıştıramam.
Gözüm, canım, efendim, sevdiğim, yüce sultânım!

Vefasız, dönek feleğin yayından bana her an bin ok değer.
Üzüntüm, derdim, sıkıntım o kadar çok ki kime açıklayayım?
İnsanlık, iyilik artık sana kaldı; senden başka hiç kimsem yok.
Gözüm, canım, efendim, sevdiğim, yüce sultânım!

Durmadan gönlümü yaralayıp gözümden akan gözyaşlarını gibi gidip kaybolma.
Ben seni nasıl bırakmıyorsam sen de beni bırakma.
O kadar da zâlim olma, benim gibi bir zavallıyı incitme
Gözüm, canım, efendim, sevdiğim, yüce sultânım!

Katı gönlün neden hiç aralıksız zulüm ve haksızlık etmek istiyor?
Güzeller senin gibi davranmaz, cefâ etmek sana yakışmıyor.
Senin gibi nazlı ve ince güzele nâzik işler uygun düşer.
Gözüm, canım, efendim, sevdiğim, yüce sultânım!

Dertlilerin gözlerinin akıttıkları gözyaşı, sellerine aldırmıyorsun.
İşin âşıklarına hep kötülük etmek; bu yaptığın güzel bir şey mi?
Allah'ını seversen, gel kuluna bu kadar eziyet etme, biraz iyilik
Gözüm;;canım, efendim, sevdiğim, yüce sultânım!

Fuzûlî, senin iyiliklerini görmek isteyen yoksul bir dilencidir.
Yaşadığı sürece kapının köpeği, öldüğünde basıp geçtiğin ayağının toprağıdır. ,
İster öldür, ister bırak, fikir senin fikrin, karar senin kararındır.
Gözüm, canım efendim, sevdiğim, yüce sultânım!

27 Şubat 2012 Pazartesi

aramayacak

aramayacak beni artık

sabah kuş sesleri beni uyandırmayacak
pırıl pırıl bir güneş beni selamlamayacak
arılar çiçeklere konmayacak
çiçekler de açmayacak ki

aramayacak

anlık

GÖZLERİN-3

GÖZLERİN-3

Şiir sakladım
gözlerine
açıldı
katmer katmer
gül oldu
sözlerime..

şiir sakladım
ellerine
döküldü
damla damla
su oldu
yüreğime..

şiir sakladım
sözlerine
saçıldı
ışık ışık
gün oldu
gecelere...

şiir sakladım
umuduma.
sen oldu
şiir
gözlerime..

Esintiler



Aware Kelimeler

LAL

LAL 

Dudaklarımda
senden
artmış
bir sarhoşluk var
sözcükler
karışırken
uluorta
birbirine
sen
lal bir şarap gibi
değiyorsun
dudaklarıma...

içimde
fırtınalar
bekleyişlerin
adımlarını kırmada
kararlı..

süzüyor
bir elden
cam,
bir elden
sabır
aşka düşen
her zerreyi
yüreğimde..

kozasını örüyor
bir kelebek
dingin..

aynı rüyada
dem tutarken
gözlerimiz
yine aynı keder
yine aynı bilinmezlik
sarhoş dizelerde
mağdur..

sözlerim
mehtabı sarıyor
gümüş ışıklarla
gecelere..

sen
leylası
leyle
karışmış..

esrik bir tebessüm
sensiz
yarım kalır
dudaklarımda...

Esintiler.

İNSAN

İçini yazdım, dışını yazdım, bakınız
İkisini bir gözle görseydim olmazdı
Biriniz gibi, hepiniz gibi, ayrıyız
İki gözle bir şeyi görseydim olmazdı

Doğayı paylaşan bitkiler gibi olsaydık
Kimse kimseden bir şey öğrenmez yazmazdı

Özdemir Asaf

TAŞLAMA

Gidecektim
Söze daldım kaldım.

Yarısını gitmek aldı
Yarısını kalmak aldı
Sustum durdum
Sözler havada kaldı.

Özdemir Asaf
Onu kırmış olmalı yaşamında birisi.
Dinledikçe susması, düşündükçe susması...
Tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi,
Heykelini yontuyor yalnızlığın ustası.

Özdemir Asaf

12. Benem ol ‘ışk bahrîsi denizler hayrân bana

1          Benem ol ‘ışk bahrîsi denizler hayrân bana
            Deryâ benüm katremdür zerreler ‘ummân bana

2          Kâf Tagı zerrem degül ay u güneş bana kul
            Aslum Hak'dur şek degül mürşiddür Kur'ân bana

3          Çün dosta gider yolum mülk-i ezeldür ilüm
            Hak'dan söyler bu dilüm ne kul ne sultân bana

4          Yogıdı bu bârigâh varıdı ol pâdişâh
            Âh bu ‘ışk elinden âh derd oldı dermân bana

5          Âdem yaradılmadın cân kalıba girmedin
            Şeytân la'net olmadın ‘Arşıdı sayvân bana

6          Diledi göre yüzin işide kendü sözin
            Nazar kıldı bir kezin anda cân virdi bana

7          Yaradıldı Mustafâ yüzi nûr gönli safâ
            Ol kıldı Hakk'a vefâ andandur ihsân bana

8          Togdı ol dîn metâ'sı andan oldı kamusı
            Âdem Halîl ü Mûsâ hüccet ü bürhân bana

9          ‘Âşık dilin bilmeyen yâ delüdür yâ dehrî
            Ben kuş dilin bilürem söyler Süleymân bana

10        Yûnus Emrem bu yolda eksükligin bildürür
            Mest oluban çagırur dervîşlik bühtân bana

NO. 189b, B. 14b, Ç. 2b, YE. 23a.

1          Benim o ışık kuşu denizler hayrandır bana
            Derya benim damlamdır zerreler ummandır bana

2          Kaf Dağı zerrem değil ay ve güneş bana kul
            Aslım Hak’dır şüphe değil mürşiddir Kuran bana

3          Çünkü dosta gider yolum sonsuz mülktür ilim
            Hak’dan söyler bu dilim ne kul ne sultan bana

4          Yoktu bu divan vardı o padişah
            Ah bu aşk elinden ah dert oldu derman bana

5          Adem yaratılmadın can kalıba girmedin
            Şeytan lanet olmadın göğün saçakları bana

6          Diledi göre yüzün işide kendi sözün
            Nazar kıldı bir kezin o an can verdi bana

7          Yaratıldı Mustafa yüzü nur gönlü safa
            Ol kıldı Hakk’a vefa ondandır ihsan bana

8          Doğdu o din faydası  ondan oldu hepsi
            Adem Halil ve Musa ispat ve delil bana

9          Aşk dilin bilmeyen ya delidir ya maddeci
            Ben kuşun dilini bilirim söyler Süleyman bana

10        Yunus Emrem bu yolda eksikliğini bildirir
            Mest olarak çağırır dervişlik yalan bana
‎25 yaşındaymışsın
oğlumdan bir yaş küçük
neredeyse kaç sene olduğunu bile hatırlamıyorum
ben küçücük bir çocuktum sen gittiğinde
seni gönderenler hala hayatta
biliyorlar mı acaba
kendilerinin unutulacağını
ve senin hep hatırlanacağını?
Kaç günümüz varsa şunun şurasında
O kadar güneşimiz var
Her günlük hakkımızdır mutluluk
Anla
Dün bugün eksilen güneşler
Ödenmez yarınla

Necati Cumalı

for how many days we have left
we have that many suns
happiness is our right for each day
see
suns that were missing today and yesterday
will not be paid for tomorrow

26 Şubat 2012 Pazar

ışık hızı

ışık hızlarında aşklar yaşıyoruz
tellerin birer ucunda

unuttuk artık yazmayı
uzun uzun aşk mektuplarını

unuttuk artık beklemeyi
uzun uzun aşk mektuplarını

nerede kızılayın köşesinde
kalp çarpıntısıyla beklemeler

nerede fakülte kapısında
yolunu gözlemeler

ışık hızında aşklar yaşıyoruz
bir parlayıp bir sönen
daha biz farketmeden

ali evrenî
Aşk sevgiliye teslim etmektir kendini
Koşulsuzca her şeyinle...
Çöz beni kendi düğümlerimden diye,
Aşkın elleriyle…

Anjelique Anvers
beni sevmeni sağlamak için yapacak neyim var
beni umursamanı sağlamak için yapacak neyim var
yıldırım bana çarptığında ne yaparım
ve uyanıp da olmadığını gördüğümde
beni istemen için ne yapabilirim
duyulmak için yapacak neyim var
herşey bittiğinde ne derim
ve üzgünüm en zor kelimeyken
acıklı, çok acıklı
acıklı, acıklı bir durum
ve gittikçe daha da saçma oluyor
acıklı, çok acıklı
neden tekrar konuşamıyoruz
sanırım
üzgünüm en zor kelime
beni sevmeni sağlamak için ne yaparım
duyulmak için yapacak neyim var
yıldırım bana çarptığında ne yaparım
yapacak neyim var
yapacak neyim var
üzgünüm en zor kelimeyken

Ring the bells that still can ring
Forget your perfect offering
There is a crack in everything
That's how the light gets in.

Hala çalabilen bütün zilleri çalın 
Kusursuz adaklarınızı unutun
Bir çatlak var herşeyde
Sızabildiği içeri ışığın

Leonard Cohen

Yaz gül olmadan mı geldi?

Yaz gül olmadan mı geldi
  Veya kuşları geride mi bıraktı?
Üstündeki mavi mi değişti
  Dünya! yoksa kör müyüm?
Büyüyen her çiçeği değiştirecek misin
  Yoksa sadece burayı mı,
Bana seni seviyorum dediği
  Ve şimdi de sevmiyorum dediği

Üstündeki gök gerçek gibiydi
  Ağaçtaki gül gerçek
Kuş gerçek gibiydi yaz boyu
  Ama hepsi yalanmış bana
Dünya, sende iyi bir şey var mı
  Hayat, aşk veya ölüm veya ne?
Seni seviyorum diye şarkı söyleyen dudaklar
  Sevmiyorum dediğinden beri

Sanırım güneşin öpücüğü zorlukla düşecek
  Bir çiçeğin altın kasesine
Sanırım kuş benden gelip geçecek
  Ve yazdan vazgeçecek
Issızlığın ortasındaki güzel mekan
  Vahşi otlar unuttunuz mu
Dudakları nasıl aşkla öperdi beni
  Şimdi öpmeyen?

Bana dürüst veya yalancı ol
  Gel her türlü
Yaz!-ne yaptığın umurumda mı?
  Değiştiremeyeceğin tek yer
Otlar, yapraklar, toprak, çiğ
  Noktayı işaretlediğim mezar.-
Burası onun beni bir zamanlar sevdiği
  Ve şimdi sevmediği yer.

Arthur William Edgar O'Shaughnessy

Has Summer Come without the Rose?

HAS summer come without the rose,
  Or left the bird behind?
Is the blue changed above thee,
  O world! or am I blind?
Will you change every flower that grows,        5
  Or only change this spot,
Where she who said, I love thee,
  Now says, I love thee not?
 
The skies seem’d true above thee,
  The rose true on the tree;        10
The bird seem’d true the summer through,
  But all prov’d false to me.
World, is there one good thing in you,
  Life, love, or death—or what?
Since lips that sang, I love thee,        15
  Have said, I love thee not?
 
I think the sun’s kiss will scarce fall
  Into one flower’s gold cup;
I think the bird will miss me,
  And give the summer up.        20
O sweet place, desolate in tall
  Wild grass, have you forgot
How her lips lov’d to kiss me,
  Now that they kiss me not?
 
Be false or fair above me;        25
  Come back with any face,
Summer!—do I care what you do?
  You cannot change one place,—
The grass, the leaves, the earth, the dew,
  The grave I make the spot,—        30
Here, where she used to love me,
  Here, where she loves me not.


Arthur William Edgar O'Shaughnessy

stopping by woods on a snowy evening

stopping by woods on a snowy evening

whose woods these are , i think i know
his house is in the village though
he will not see me stopping here
to watch his woods fill up with snow.

my little horse must think it queer
to stop without a farmhouse near
between the woods and frozen lake
the darkest evening of the year.

he gives his harness bells a shake
to ask if there is some mistake.
the only other sound is the sweep
of easy wind and downy flake.

the woods are lovely , dark and deep ,
but i have promises to keep ,
and miles to go before i sleep ,
and miles to go before i sleep.

robert frost

A thousand kisses deep (poem)

You came to me this morning
And you handled me like meat
Youd have to be a man to know
How good that feels, how sweet

My mirrored twin, my next of kin
Id know you in my sleep
And who but you would take me in
A thousand kisses deep

I loved you when you opened
Like a lily to the heat
You see Im just another snowman
Standing in the rain and sleet

Who loved you with his frozen love
His secondhand physique
With all he is and all he was
A thousand kisses deep

I know you had to lie to me
I know you had to cheat
To pose all hot and high
Behind the veils of sheer deceit

Our perfect porn aristocrat
So elegant and cheap
Im old but Im still into that
A thousand kisses deep

Im good at love, Im good at hate
Its in between I freeze
Been working out but its too late
(Its been too late for years)

But you look good, you really do
They love you on the street
If you were here Id kneel for you
A thousand kisses deep


The autumn moved across your skin
Got something in my eye
A light that doesnt need to live
And doesnt need to die

A riddle in the book of love
Obscure and obsolete
And witnessed here in time and blood
A thousand kisses deep

But Im still working with the wine
Still dancing cheek to cheek
The band is playing Auld Lang Syne
But the heart will not retreat

I ran with Diz, I sang with Ray
I never had their sweet
But once or twice they let me play
A thousand kisses deep

I loved you when you opened
Like a lily to the heat
You see Im just another snowman
Standing in the rain and sleet

Who loved you with his frozen love
His secondhand physique
With all he is and all he was
A thousand kisses deep

But you dont need to hear me now
And every word I speak
It counts against me anyhow
A thousand kisses deep

a thousand kisses deep (song)

the ponies run, the girls are young,
the odds are there to beat.
you win a while, and then it’s done –
your little winning streak.
and summoned now to deal
with your invincible defeat,
you live your life as if it’s real,
a thousand kisses deep.

i’m turning tricks, i’m getting fixed,
i’m back on boogie street.
you lose your grip, and then you slip
into the masterpiece.
and maybe i had miles to drive,
and promises to keep:
you ditch it all to stay alive,
a thousand kisses deep.

and sometimes when the night is slow,
the wretched and the meek,
we gather up our hearts and go,
a thousand kisses deep.

confined to sex, we pressed against
the limits of the sea:
i saw there were no oceans left
for scavengers like me.
i made it to the forward deck
i blessed our remnant fleet –
and then consented to be wrecked,
a thousand kisses deep.

i’m turning tricks, i’m getting fixed,
i’m back on boogie street.
i guess they won’t exchange the gifts
that you were meant to keep.
and quiet is the thought of you
the file on you complete,
except what we forgot to do,
a thousand kisses deep.

and sometimes when the night is slow,
the wretched and the meek,
we gather up our hearts and go,
a thousand kisses deep.

the ponies run, the girls are young,
the odds are there to beat…

11. Ol kişinün yokdur yâri iş bu cihân zindân ana

Müstef'ilün Müstef'ilün Müstef'ilün Müstef'ilün

1          Ol kişinün yokdur yâri iş bu cihân zindân ana
            Dimesün kim ben şâdıyam ya şâdılık kandan ana

2          Şeddâd yapdı Uçmagını girmedin aldı cânını
            Bir dem amân virdürmedi yidi iklîm dutan ana

3          Dimesün kim müselmânam Çalap emrine fermânam
            Dutmazısa Hak sözini fâyide yok dînden ana

4          Eyitmesün çogaç togar etüm-tenüm üşütmeye
            Çün vücûdun delük degül şu'le irmez günden ana

5          Er tonını giyübeni togru yola gelmezise
            Çıkarsun ol tonı yohsa noksân irer tondan ana

6          Ol kişi kim sagır durur söyleme Hak sözin ana
            Ger dirisen zâyi‘ olur nasîb yokdur sözden ana

7          Ol kişi kim yol eridür garîb gönüller yâridür
            Bir söz diyem tutarısa yigdür şeker baldan ana

8          Yûnus senün kulun durur bellü bilürsin sen anı
            Ko söyleyenler söylesin ne yapışur dilden ana

K. 190a. RY. 59a, YE. 22b, M. 67.


1          Ol kişinin yoktur yari iş bu cihan zindan ona
            Demesin kim ben sevinçliyim ya sevinç nerden ona

2          Şeddad(inkarcı kral) yaptı Cennetini girmedin aldı canını
            Bir an aman verdirmedi yedi iklim tutan ona

3          Demesin kim müslümanım Tanrı emrine fermanım
            Tutmazsa Hak sözünü fayda yok dinden ona

4          Söylemesin güneş doğar etim tenim üşümeye
            Çünkü vücudun delik değil ışık girmez günden ona

5          Er donunu giyen doğru yola girmezse
            Çıkarsın o donu yoksa noksan gelir dondan ona

6          Ol kişi kim sağır durur söyleme Hak sözün ona
            Eğer dersen kayıp olur nasip yoktur sözden ona

7          Ol kişi kim yol eridir garib gönüller yaridir
            Bir söz diyem tutarsa yeğdir şeker baldan ona

8          Yunus senin kulun durur belli bilirsin sen onu
            Ko söyleyenler söylesin ne yapışır dilden ona

10. ‘Aceb ‘aceb ne nesnedür bu derdile firâk bana

Müstef'ilün Müstef'ilün Müstef'ilün Müstef'ilün

1          ‘Aceb ‘aceb ne nesnedür bu derdile firâk bana
            Cânumı serhoş eyledi ‘ışk agusı tiryâk bana

2          Kimün ki renci varısa derdine dermân istesün
            Kesdi benüm bu rencümi dermân oldı bu derd bana

3          ‘Işk odına yan dirisen gönüllere gir dirisen
            Karanular aydın ola ne kandîl ü çerâk bana

4          Gökden inen dört kitâbı günde bin kez okurısan
            Erenlere münkirisen dîdâr ırak senden yana

5          Miskîn Yûnus erenlere tekebbür olma toprak ol
            Toprakda biter küllîsi gülistânı toprak bana

RY. 64a, K. 198a, M. 71.

1          Acep acep ne nesnedir bu derdile ayrılık bana
            Canımı sarhoş eyledi aşk zehiri panzehir bana

2          Kimin ki eziyeti varsa derdine derman istesin
            Kesdi benim bu eziyetimi derman oldu bu dert bana

3          Aşk ateşine yan dersin gönüllere gir dersin
            Karanlıklar aydınlık ola ne kandil ve çıra bana

4          Gökten inen dört kitabı günde bin kez okursan
            Erenlere inkarcı isen Allahın güzel yüzü ırak sana

5          Miskin Yunus erenler kibirli olma toprak ol
            Toprakda biter tümü gülistanı toprak bana

O Fortuna

O Fortuna
velut luna
statu variabilis,
semper crescis
aut decrescis;
vita detestabilis
nunc obdurat
et tunc curat
ludo mentis aciem,
egestatem,
potestatem
dissolvit ut glaciem.

Sors immanis
et inanis,
rota tu volubilis,
status malus,
vana salus
semper dissolubilis,
obumbrata
et velata
michi quoque niteris;
nunc per ludum
dorsum nudum
fero tui sceleris.

Sors salutis
et virtutis
michi nunc contraria,
est affectus
et defectus
semper in angaria.

Hac in hora
sine mora
corde pulsum tangite;
quod per sortem
sternit fortem,
mecum omnes plangite!


O Fortune,
variable
as the moon,
always dost thou
wax and wane.
Detestable life,
first dost thou mistreat us,
and then, whimsically,
thou heedest our desires.
As the sun melts the ice,
so dost thou dissolve
both poverty and power.

Monstrous
and empty fate,
thou, turning wheel,
art mean,
voiding
good health at thy will.
Veiled
in obscurity,
thou dost attack
me also.
To thy cruel pleasure
I bare my back.

Thou dost withdraw
my health and virtue;
thou dost threaten
my emotion
and weakness
with torture.
At this hour,
therefore, let us
pluck the strings without
delay.
Let us mourn together,
for fate crushes the brave.


Oh Kader
mehtap kadar
değişkensin,
daima artan
ve azalan
nefret dolu hayatımızı
zorlaştıran
ve kolaylaştıran
fantezilerimizi keskinleştirip
yoksulluğumuzu
ve gücümüzü
buzullar gibi eriten

Talih canavar
ve boş,
çarkıfelek
kötücül
sıhhat boş
ve kayıp gider
gölgeli
ve örtülü
saldırırsın
bana da,
senin zevkin için
çıplak sırtım elinde

Sağlığım
ve kısmetim
şimdi senin elinde
hislerim
ve zayıflıklarım
işkencede
Şu anda
haydi
ipleri gerin
gecikmeden.
Yas tutalım
kader cesuru ezdiğinden.

25 Şubat 2012 Cumartesi

Anthem

The birds they sang
at the break of day
Start again
I heard them say
Don't dwell on what
has passed away
or what is yet to be.
Ah the wars they will
be fought again
The holy dove
She will be caught again
bought and sold
and bought again
the dove is never free.

Ring the bells that still can ring
Forget your perfect offering
There is a crack in everything
That's how the light gets in.

We asked for signs
the signs were sent:
the birth betrayed
the marriage spent
Yeah the widowhood
of every government --
signs for all to see.

I can't run no more
with that lawless crowd
while the killers in high places
say their prayers out loud.
But they've summoned, they've summoned up
a thundercloud
and they're going to hear from me.

Ring the bells that still can ring ...

You can add up the parts
but you won't have the sum
You can strike up the march,
there is no drum
Every heart, every heart
to love will come
but like a refugee.

Ring the bells that still can ring
Forget your perfect offering
There is a crack, a crack in everything
That's how the light gets in.

Ring the bells that still can ring
Forget your perfect offering
There is a crack, a crack in everything
That's how the light gets in.
That's how the light gets in.
That's how the light gets in.
yunus aşkın bulmuş aydın
artık anı kim terk eyleye

anlık
Müstef'ilün Müstef'ilün Müstef'ilün Müstef'ilün

1          Sensüz yola girürisem çârem yok adım atmaga
Gevdemde kuvvetüm sensin başum götürüp gitmege

2          Gönlüm canum ‘aklum bilüm senün ile karâr ider
Pervâz ururlar dem-be-dem uçuban dosta gitmege

3          Kendüliginden geçeni togan ider ma'şûk anı
Ördek ü keklige salar sürü idüben tutmaga

4          ‘Âşık mı diyem ben ana Tanrı'nun uçmagın seve
Uçmak dahı tuzagımış mü'min cânların tutmaga

5          Ganî Cebbâr ‘ışk erine bin Hamza'ca kuvvet virür
Tagları yirinden ırar yol eyler dosta gitmege

6          Yüz bin Ferhâd külüng almış kazar taglar bünyâdını
Kayalar kesüp yol eyler Âb-ı Hayât akıtmaga

7          Âb-ı Hayât'un çeşmesi ‘âşıklarun visâlidür
Kadehi tolu yüridür susamışları yakmaga

8          ‘Âşık kişi miskîn olur yol içinde teslîm olur
Kim n'iderse boyun bura çâre yok gönül yıkmaga

9          Yidi veyil Tamu'sını kül eyler ‘âşıklar âhı
Kasd ider sekiz uçmagı nûr ide nûra katmaga

10        Bildük gelenler geçdiler gördük konanlar göçdiler
‘Işk şarâbın içen cânlar uymaz göçmege konmaga

11        Tutulmadı Yûnus cânı geçdi Tamu'dan Uçmak'dan
Yola düşüp dosta gider gine aslın ulaşmaga

F. 55b, T. 1b, K. 95a, RY. 70a, YE. 83a, NO. 188a, Rt. 1,
M. 21, Ç. 67b.

Vesîletü'n-Necat/ Mirac Bahri

Gel beru ey aşk oduna yanıcı
Kendi maşuka âşık sanıcı
Dinle gel mi'râcın ol şâhın ayân
Aşık isen aşk oduna durma yan
Bir düşenbih gecesi tahkik haber
Leylei Kadr idi ol gece meğer
Ol hümâyun baht ol kadri yüce
Ümmü Hâni hanesindeydi gece
Anda iken nâgehân ol yüzü ak
Cennete var dedi Cebrail'e Hak
Bir murassa tac bir hulle kemer
Hem dahi al bir burak-I muteber
Ol Habib'ime ilet binsün anı
Arşımı seyreylesün görsün beni
Cebrail çün cennete vardı revân
Gördü kim bihad burak otlar hemân
İçlerinden bir burak ağlar kati
Yimez içmez kalmamşı hiç takati
Gözlerinden yaşı Cephûn eylemiş
Ciğerini derd ile hûn eylemiş
Dedi Cebrail nedir ağladığın
Hüzn ile can ü ciğer dağladığın
Baki yoldaşın yiyüp içüp gezer
Sen inilersin di canın ne sezer
Dedi kırkbin yıldürür kim yâ Emin
Aşkdır bana yimek içmek hemîn
Nâgehân bir ses işitti kulağım
Gitti aklım bilmezem solum sağım
Yâ Muhammed deyuben çağırdılar
Bir sada birle ki yürekler deler
Ol zamandan bilmezem kim n'olmuşam
Ol adın ıssına âşık olmuşam
Yüreğim içinde eridi yağım
şık oldu görmeden bu kulağım
Cenneti başıma aşkı dar eder
Gece gündüz işim ah ü zâr eder
Gerçi zâhir cennet içre dururam
Ma'nide nârın azabın görürem
Ger eremezsem visâline anın
Ediserem terkini can ü tenin
Cebrail dedi buraka ey burak
Verdi Hak maksûdunu kılma firak
Kimde kim aşkın nişanı vardürür
Akıbet maşuka anı ergörür
Gel beru maşukuna ergöreyim
Yüreğin zahmine merhem süreyim
Aldı Cebrail burakı ol zemân
Tâ Cenab-I Ahmed'e geldi revân
Hak selâm etti sana yâ Mustafâ
Kim mübârek hatırın bulsun safâ
Dedi kim gelsün konuklaram anı
Arşımı seyreylesün görsün beni
Bu gece zâhir olur esrâr-ı Hak
Gösteriserdir sana dîdâr-ı Hak
Zemzem ile doldu kevn ile mkân
Arşa varır dediler Fahr-ı cihân
Hem sekiz cennet kapısın açtılar
Alemin üstüne rahmet saçtılar
Gel gidelim Hazrete yâ Mustafâ
Muntazırdır anda ashâb-I safâ
Sana cennetten getirdim bir burak
Dâvet-I Rahmandır ey Nûr-I Hak
Durdu yerinden hemandem Mustafa
Kodu tacı başına ol pür safâ
Çekti ol demde burakı Cebrail
Önüne düştü ana oldu delîl
Hoş süvar oldu ana şâh-ı cihân
Açtı perrini burak uçtu hemân
Tarfetü'l ayn içre Sultân-I ümem
Geldi Kuds'e erdi ve bastı kadem
Enbiyâ ervâhı hâzır geldiler
Mustafâ'ya cümle ikrâm kıldılar
Erdi ol dem Haktan ervâha nidâ
Kim kılalar Mustafâ'ya iktidâ
Pes geçip mihraba ol Hayrü'l-enâm
Enbiyâ ervâhına oldu imâm
İki rekât kıldı Aksâ'da namâz
Öyle emretmiş idi ol biniyâz
Gördüler nurdan kurulmuş merdivan
Merdivandan oldular göğe revân
Erdiler evvel göğe bilihtirâm
Kapu açıldı ve girdi ol hümâm
Gördü gök ehli ibâdette kamu
Her biri bir türlü tâatte kamu
Kimi tehlil ü kimi tahmid okur
Kimi takdis ü kimi temcid okur
Kimi kıyâmda kimi kılmış rüku'
Kimi Hakka secde kılmış bâhuşû
Kimisini aşk-I Hak almışdurur
Vâlih ü hayrân u mest kalmışdurur
Hep gök ehli cümle karşı geldiler
Mustafâ'ya izzet ikrâm kıldılar
Merhaba yâ Muhammed dediler
Ey şefâat kânı Ahmed dediler
Her biri kutluladı mi'râcını
Dediler giydin sa'âdet tâcını
Yürü kim meydan senindir bu gece
Sohbet-I Sultân senindir bu gece
Ermedi evvel gelen bu devlete
Kimse lâyık olmadı bu rif'ate
Ol gece durmadı cevlân eyledi
Şöyle kim eflâki seyrân eyledi
Her birinden türlü hikmet gördü ol
Tâ ki vardı Sidre'ye erişdi yol
Cebrail'in durağıdır ol makâm
Nüh felek tâ kim tutalıdan nizâm
Kaldı Cebrail makâmında hemin
Dedi ana Rahmeten li"'l-âlimin
Bilmezem bu yolları ben nideyim
Kim garibim bunda kande gideyim
Cebrail dedi Resül'e yâ Habib
Sanma gıl bu yerde sen seni garib
Senin içün yaratıldı nüh felek
İns ü cin ü hûr ü cennet hem melek
Bunda hatmoldu benim cevlãngehim
Mâverâsından dahi yok âgehim
Bana böyle emredüptür Zü'l-Celâl
Açmayam ben bundan öte per ü bal
Ger geçem bir zerre denlü ileru
Yanaram baştan ayağa ey ulu
Dedi Cebrail'e ol Fahr-I cihân
Pes makâmında dur imdi sen hemân
Çün ezelde bana aşk oldu delil
Yanar isem yanayım ben ey Halil
Rah-I aşkta kim sakınur canını
Ol kaçan görse gerek canânını
Rah-I aşkı sanma gafil serseri
Belki kemter nesnedir vermek seri
Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile şevk ile edin es-selât
Maşuk: sevilen, âşık olunan
Nagehan: Ansızın, birdenbire
Murassa: Kıymetli taşlarla süslenmiş
Visâl: Kavuşma, ayrılıktan kurtulma.
Muntazır: bekleyen ruhlar
Rif'at:Yüksek ve büyük rütbe sahibi olmak
Mavera: Öte, Görülen âlemin ötesi
Sidre: Ağaca teşbih edilen, yedinci kat gökte bir makam ismi
Düşenbih: Haftanın ikinci günü, pazartesi
Hümayun: Mübarek. Kutlu. Uğurlu.
Ervah: Ruhlar. Canlar
İktidâ: uyma tâbi olma, birinin hareketini örnek alarak ona benzemeye çalışma.
Revân: akıp gitmek. Yolculuk. Gidiş.
Hümam: Himmetli. Bir işe sıkı sıkıya sarılıp o işi bitiren.
Kemter: Aciz. Fakir. İtibarsız.
Tahmid: Hamdetmek
Temcid: Cenab-ı Hakk'ın büyüklüğünü bildirmek. Tazim ve sena etmek.

Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder ihsan
Niçin kılmaz manâ derman menî bîmâr sanmaz mı

Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı

Şeb-î hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım
Uyârır halkı efgaanım karâ bahtım uyanmaz mı

Gül'î ruhsârına karşû gözümden kanlu âkar sû
Habîbım fasl-ı güldür bû akar sûlar bulanmaz mı

Değildim ben sanâ mâil sen etdin aklımı zâil
Bana ta'n eyleyen gaafil senî görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

Fuzûlî