25 Şubat 2012 Cumartesi

Vesîletü'n-Necat/ Mirac Bahri

Gel beru ey aşk oduna yanıcı
Kendi maşuka âşık sanıcı
Dinle gel mi'râcın ol şâhın ayân
Aşık isen aşk oduna durma yan
Bir düşenbih gecesi tahkik haber
Leylei Kadr idi ol gece meğer
Ol hümâyun baht ol kadri yüce
Ümmü Hâni hanesindeydi gece
Anda iken nâgehân ol yüzü ak
Cennete var dedi Cebrail'e Hak
Bir murassa tac bir hulle kemer
Hem dahi al bir burak-I muteber
Ol Habib'ime ilet binsün anı
Arşımı seyreylesün görsün beni
Cebrail çün cennete vardı revân
Gördü kim bihad burak otlar hemân
İçlerinden bir burak ağlar kati
Yimez içmez kalmamşı hiç takati
Gözlerinden yaşı Cephûn eylemiş
Ciğerini derd ile hûn eylemiş
Dedi Cebrail nedir ağladığın
Hüzn ile can ü ciğer dağladığın
Baki yoldaşın yiyüp içüp gezer
Sen inilersin di canın ne sezer
Dedi kırkbin yıldürür kim yâ Emin
Aşkdır bana yimek içmek hemîn
Nâgehân bir ses işitti kulağım
Gitti aklım bilmezem solum sağım
Yâ Muhammed deyuben çağırdılar
Bir sada birle ki yürekler deler
Ol zamandan bilmezem kim n'olmuşam
Ol adın ıssına âşık olmuşam
Yüreğim içinde eridi yağım
şık oldu görmeden bu kulağım
Cenneti başıma aşkı dar eder
Gece gündüz işim ah ü zâr eder
Gerçi zâhir cennet içre dururam
Ma'nide nârın azabın görürem
Ger eremezsem visâline anın
Ediserem terkini can ü tenin
Cebrail dedi buraka ey burak
Verdi Hak maksûdunu kılma firak
Kimde kim aşkın nişanı vardürür
Akıbet maşuka anı ergörür
Gel beru maşukuna ergöreyim
Yüreğin zahmine merhem süreyim
Aldı Cebrail burakı ol zemân
Tâ Cenab-I Ahmed'e geldi revân
Hak selâm etti sana yâ Mustafâ
Kim mübârek hatırın bulsun safâ
Dedi kim gelsün konuklaram anı
Arşımı seyreylesün görsün beni
Bu gece zâhir olur esrâr-ı Hak
Gösteriserdir sana dîdâr-ı Hak
Zemzem ile doldu kevn ile mkân
Arşa varır dediler Fahr-ı cihân
Hem sekiz cennet kapısın açtılar
Alemin üstüne rahmet saçtılar
Gel gidelim Hazrete yâ Mustafâ
Muntazırdır anda ashâb-I safâ
Sana cennetten getirdim bir burak
Dâvet-I Rahmandır ey Nûr-I Hak
Durdu yerinden hemandem Mustafa
Kodu tacı başına ol pür safâ
Çekti ol demde burakı Cebrail
Önüne düştü ana oldu delîl
Hoş süvar oldu ana şâh-ı cihân
Açtı perrini burak uçtu hemân
Tarfetü'l ayn içre Sultân-I ümem
Geldi Kuds'e erdi ve bastı kadem
Enbiyâ ervâhı hâzır geldiler
Mustafâ'ya cümle ikrâm kıldılar
Erdi ol dem Haktan ervâha nidâ
Kim kılalar Mustafâ'ya iktidâ
Pes geçip mihraba ol Hayrü'l-enâm
Enbiyâ ervâhına oldu imâm
İki rekât kıldı Aksâ'da namâz
Öyle emretmiş idi ol biniyâz
Gördüler nurdan kurulmuş merdivan
Merdivandan oldular göğe revân
Erdiler evvel göğe bilihtirâm
Kapu açıldı ve girdi ol hümâm
Gördü gök ehli ibâdette kamu
Her biri bir türlü tâatte kamu
Kimi tehlil ü kimi tahmid okur
Kimi takdis ü kimi temcid okur
Kimi kıyâmda kimi kılmış rüku'
Kimi Hakka secde kılmış bâhuşû
Kimisini aşk-I Hak almışdurur
Vâlih ü hayrân u mest kalmışdurur
Hep gök ehli cümle karşı geldiler
Mustafâ'ya izzet ikrâm kıldılar
Merhaba yâ Muhammed dediler
Ey şefâat kânı Ahmed dediler
Her biri kutluladı mi'râcını
Dediler giydin sa'âdet tâcını
Yürü kim meydan senindir bu gece
Sohbet-I Sultân senindir bu gece
Ermedi evvel gelen bu devlete
Kimse lâyık olmadı bu rif'ate
Ol gece durmadı cevlân eyledi
Şöyle kim eflâki seyrân eyledi
Her birinden türlü hikmet gördü ol
Tâ ki vardı Sidre'ye erişdi yol
Cebrail'in durağıdır ol makâm
Nüh felek tâ kim tutalıdan nizâm
Kaldı Cebrail makâmında hemin
Dedi ana Rahmeten li"'l-âlimin
Bilmezem bu yolları ben nideyim
Kim garibim bunda kande gideyim
Cebrail dedi Resül'e yâ Habib
Sanma gıl bu yerde sen seni garib
Senin içün yaratıldı nüh felek
İns ü cin ü hûr ü cennet hem melek
Bunda hatmoldu benim cevlãngehim
Mâverâsından dahi yok âgehim
Bana böyle emredüptür Zü'l-Celâl
Açmayam ben bundan öte per ü bal
Ger geçem bir zerre denlü ileru
Yanaram baştan ayağa ey ulu
Dedi Cebrail'e ol Fahr-I cihân
Pes makâmında dur imdi sen hemân
Çün ezelde bana aşk oldu delil
Yanar isem yanayım ben ey Halil
Rah-I aşkta kim sakınur canını
Ol kaçan görse gerek canânını
Rah-I aşkı sanma gafil serseri
Belki kemter nesnedir vermek seri
Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile şevk ile edin es-selât
Maşuk: sevilen, âşık olunan
Nagehan: Ansızın, birdenbire
Murassa: Kıymetli taşlarla süslenmiş
Visâl: Kavuşma, ayrılıktan kurtulma.
Muntazır: bekleyen ruhlar
Rif'at:Yüksek ve büyük rütbe sahibi olmak
Mavera: Öte, Görülen âlemin ötesi
Sidre: Ağaca teşbih edilen, yedinci kat gökte bir makam ismi
Düşenbih: Haftanın ikinci günü, pazartesi
Hümayun: Mübarek. Kutlu. Uğurlu.
Ervah: Ruhlar. Canlar
İktidâ: uyma tâbi olma, birinin hareketini örnek alarak ona benzemeye çalışma.
Revân: akıp gitmek. Yolculuk. Gidiş.
Hümam: Himmetli. Bir işe sıkı sıkıya sarılıp o işi bitiren.
Kemter: Aciz. Fakir. İtibarsız.
Tahmid: Hamdetmek
Temcid: Cenab-ı Hakk'ın büyüklüğünü bildirmek. Tazim ve sena etmek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder